Düşme sırasında kuyruk sokumuna gelen bir darbe sonrası meydana gelebileceği gibi, sert yüzeylerde uzun süre oturmaktan da kaynaklanabilir. Diğer nedenler arasında artrit veya doğum sırasında oluşan eklem değişiklikleri bulunur.
Koksiks, koksigeal yaralanmada ağrıya katkıda bulunan koksigeal pleksusun dalları tarafından innerve edilir. İmpar ganglion sakrokoksigeal eklemde başlayan ve sempatik gövdelerin kaudal yakınsamasıdır, koksiksin ucundadır ve koksiks yaralanmasında ortaya çıkan ağrıda önemli bir rol oynar.
Koksiks veya yakın çevresinde meydana gelen herhangi bir ağrı, doğası gereği ortaya çıkan çeşitli patolojik durum koksidini olarak adlandırılır.
Ağrı genellikle oturma pozisyonunda veya oturma pozisyonundan kalkarken ortaya çıkabilir.
Dış kuvvetler doğrudan kuyruk kemiğine etki ettiği durumlarda, özellikle oturma gibi günlük aktiviteler sırasında akut ağrı semptomları meydana gelebilir.
Koksiks oturma sırasında tuber iskiumlar ile birlikte vücut ağırlığının yükünü taşır. Özellikle, oturan bir kişi geriye doğru eğildiğinde, ağırlık yükü neredeyse tamamen koksikse aktarılır, bu eğilme hastada klasik ağrı sendromuna yol açabilir.
Çoğu vaka koksiksin dejenerasyonuna yol açan, kronik bir inflamatuar süreci tetikleyebilen koksiksin anormal hareketliliği ile ilişkilidir. Kuyruk sokumunun, normal hareket aralığının 5° ila 25° arasında, öne ve arkaya kayabilen dinamik bir yapı olduğu gösterilmiştir
Sınıflandırılma
Tip I'de, koksiks hafifçe öne doğru kıvrılır ve aşağı dönüktür, normal olarak değerlendirilir.
Tip II'de, koksiks eğriliği ilerlemiş ve aşağı dönüklüğü daha belirgin fakat 90°’den daha az bükülmüştür.
Tip III'te, koksiks keskin bir şekilde öne doğru eğimli ve 90° bükülmüştür.
Tip IV'te, koksiksin sakrokoksigeal veya interkoksigeal eklemlerde subluksasyon olur ve 90°’den daha fazla bükülmüştür.
Koksigeal konfigürasyonun prevalansı ve lezyonun nedenini de etkilediği görülmektedir. Tip I'e göre, tip II, III ve IV daha ağrılı olmaya eğilimlidir.
Koksidini insidansı kesin olarak bildirilmemiştir, bununla birlikte, koksidini geliştirme riski ile ilişkili faktörler arasında obezite ve kadın cinsiyeti bulunmaktadır. Koksikse bağlanan pelvik diyaframın kaslarında, doğum sırasında meydana gelen mekanik değişiklikler nedeniyle kadınlarda erkeklere göre 5 kat daha fazla koksidini geliştirme olasılığı vardır.
Ergenler ve yetişkinlerde, çocuklara göre daha fazla koksidiniye rastlanma olasılığı vardır. Ayrıca hızlı kilo kaybı da, kanalın mekanik yastıklama kaybı nedeniyle bir risk faktörü olabilir.
Koksidinin etiyolojisinde en sık görülen travmadır. Genellikle geriye doğru düşme nedeniyle meydana gelir. Travmatik olmayan koksidini, dejeneratif eklem veya disk hastalığı, sakrokoksigeal eklemin hiper mobilitesi veya hipo mobilitesi, enfeksiyöz etiyoloji ve koksigeal morfolojinin varyantları dahil olmak üzere bir dizi nedenden kaynaklanabilir.
Daha az sıklıkta neoplazmlar koksidini ile ilişkilendirilmiştir. Koksidini, somatizasyon bozukluğu ve diğer psikolojik bozukluklar gibi organik olmayan nedenlerle de ilişkilendirilebilir. Uzun süredir devam eden koksidini hastalarında kronik ağrı ve depresyon olabilir, bu kronik ağrılı hastalarda yaygın olarak görülebilen bir hastalıktır.
İdiyopatik koksidini, koksiks ile ilgili belirgin patolojik değişikliklerin yokluğunda tanımlanmıştır, ancak bu bir dışlama teşhisi olarak kabul edilir; bu hastalarda ağrı aslında spastisite veya pelvik tabanın kas sistemini etkileyen diğer anormalliklerden kaynaklanabilir.
Koksikinezi de radiküler veya refere edilen ağrı olabilir, ancak bu tip ağrı genellikle fizik muayenede ayırt edici koksigeal hassasiyet ile ilişkili değildir.
Zayıf bir hastanın koksiksi oturma sırasında normal olarak döner, böylece koksiks bu aktivite sırasında üretilen kuvvetleri emmek için en uygun konuma geçer. Beden kitle indeksi arttıkça oturma ile pelvik rotasyon derecesi azalır ve insidans açısı artar. Sonuç olarak, obez hastalarda koksiks, düşme ve tekrar tekrar oturma ile ortaya çıkan intrapelvik basınçtaki ani yükselmelere karşı daha hassastır. Bu yüksek basınca maruz kalma, koksiksin, daha önce bahsedildiği gibi tipik travma sonrası artmış olan posterior subluksasyon riskine maruz kalmasını sağlar.
Normal ve normal kilonun altında olan hastalar posterior subluksasyon dışındaki lezyon paternlerine bağlı olarak koksidini geliştirme olasılığı daha yüksektir, çünkü koksiksleri düşme ve oturma güçlerini azaltmak için daha uygun bir şekilde döner.
Koksidinin klasik semptomu koksiks üzerinde lokalize ağrıdır. Hastalar “kuyruk kemiği ağrısı” şikayeti ile başvururlar. Uzun süreli oturma, otururken geriye yaslanma, uzun süre ayakta durma ve oturma pozisyonundan kalkarken genellikle ağrıda artış olur. Ağrı cinsel ilişki veya dışkılama ile de ortaya çıkabilir veya artabilir.
Koksiksin eski devam eden ağrılı kontüzyonları, bozucu alan haline gelerek, yıllar sonra bile uzak bölgelerde nonspesifik şikayetlere neden olabilir.
Koksidini algılanan ağrı şiddetinin yüksek olması, oturma ve kalkma gibi hareketlerin kısıtlanması, hastanın sadece fiziksel değil, emosyonel olarakta etkilenmesine sebep olur. Bu nedenle hasta biyo-psiko-sosyal yaklaşımla değerlendirilmelidir.